İnsan Davranışlarının Değişiminin Zorluğu Üzerine: Psikolojik ve Evrimsel Bir Değerlendirme
- MÜNÜR ŞENAY
- 25 Ağu
- 3 dakikada okunur
İnsan Davranışlarının Değişiminin Zorluğu Üzerine: Psikolojik ve Evrimsel Bir Değerlendirme
Giriş
İnsan davranışları, uzun yıllar boyunca öğrenilmiş, tekrarlanmış ve pekiştirilmiş kalıpların sonucunda oluşur. Bu nedenle bir alışkanlık ya da davranış biçimini değiştirmek, yalnızca irade ile değil; aynı zamanda psikolojik, biyolojik ve sosyal birçok etkenin bir arada dönüşümünü gerektirir. Pek çok kişi, davranışını değiştirmek için ciddi bir krize veya tehdit edici bir olaya maruz kalana kadar mevcut alışkanlıklarını sürdürür. Örneğin, sigara tiryakisi biri ancak kanser teşhisi aldığında sigarayı bırakmaya yönelebilir. Peki neden insanlar kolayca değişmiyor?
1. Evrimsel Temeller
İnsan beyninin temel işlevi hayatta kalmak ve enerji tasarrufu yapmaktır. Bu nedenle:
Alışkanlıklar enerji tasarrufu sağlar: Beyin, tekrarlanan davranışları "otomatik pilot" moduna alarak enerji harcamadan sürdürür. Bu da davranış değişimini zorlaştırır.
Değişim risk olarak algılanır: Atalarımız için değişim bilinmezlik ve tehlike demekti. Bu evrimsel kalıntı nedeniyle insanlar mevcut davranış kalıplarını sürdürmeyi "güvenli" bulur.
Haz odaklılık: İnsan beyni, kısa vadeli hazza uzun vadeli faydadan daha fazla değer verir. Sigara, alkol veya sağlıksız yiyecekler kısa vadede haz verir; uzun vadeli zararlar ise soyut kaldığı için davranış değişikliği ertelenir.
2. Psikolojik Etkenler
Alışkanlıkların gücü: Tekrar edilen davranışlar, beynin nöral yollarında güçlü bağlantılar oluşturur. Bu bağlantılar kolay kolay silinmez.
Bilişsel çelişki: İnsanlar kendi davranışları ile bilgileri arasındaki çatışmayı azaltmak için bahaneler üretir. Sigara içen biri, "Dedem de içti, 90 yaşına kadar yaşadı" diyerek değişimi erteler.
Konfor alanı: İnsanlar alıştıkları düzeni terk etmekten korkar. Değişim, psikolojik açıdan rahatsızlık vericidir.
Motivasyon kaynağı: Çoğu insan için davranış değişikliği, yalnızca büyük bir kriz (hastalık, kayıp, başarısızlık) ortaya çıktığında motive edici hale gelir.
3. Sosyal ve Kültürel Faktörler
Çevresel baskılar: İnsanlar çoğu zaman sosyal çevresinin davranışlarına uyar. Sigara içen bir grupta, bireyin sigarayı bırakması daha zordur.
Toplumsal normlar: Bazı kültürlerde riskli davranışlar (aşırı yemek, içki, tembellik) normalleştirilmiştir. Bu da bireysel değişimi güçleştirir.
Ödül ve ceza sistemi: Davranış değişikliği, güçlü ödüllerle desteklenmediği sürece sürdürülebilir olmaz.
4. İnsanlar Neden Ancak Krizle Değişiyor?
Büyük bir kriz, soyut zararı somut hale getirir.
Kanser teşhisi, "sigara zarar verir" bilgisini "sigara beni öldürüyor" gerçeğine dönüştürür.
Kalp krizi geçiren kişi, artık diyetin önemini ertelenemez şekilde hisseder.
Krizin gücü, beyni sarsar ve değişim için güçlü bir motivasyon yaratır.
5. İnsanlar Hatalı Davranışlarını Kolayca Değiştirebilir mi?
Evet, ama bunun için bazı koşullar gerekir:
a) Farkındalık
Kişi, davranışının sonucunu açıkça görmeli ve kabul etmelidir. "Bir gün bırakırım" değil, "Bu davranış bana zarar veriyor" bilinci gelişmelidir.
b) Küçük adımlarla değişim
Bir anda radikal değişiklikler yerine küçük hedefler konulmalıdır. Örneğin:
Günde 1 paket sigara içen birinin doğrudan bırakmak yerine önce azaltması.
Spor yapmayan birinin her gün 10 dakikalık yürüyüşle başlaması.
c) Çevresel düzenleme
Değişimi destekleyen bir çevre çok önemlidir. Sigara bırakmak isteyenin sigara içen arkadaşlarıyla sık görüşmemesi, sağlıklı beslenmek isteyenin mutfağını düzenlemesi gibi.
d) İçsel motivasyon
Zorla değil, kişinin kendi isteğiyle değişim başlamalıdır. Başkası için değil, kendisi için değiştirmek isteyen birey başarılı olur.
e) Alternatif ödüller
Eski davranışın yerine aynı duygusal ihtiyacı karşılayacak yeni bir davranış konmalıdır. Sigara yerine yürüyüş, stres yemeği yerine meditasyon gibi.
6. Stoacı Bakış Açısıyla Davranış Değişimi
Stoacılık, insanın dışsal olayları kontrol edemeyeceğini; fakat kendi düşünce ve davranışlarını kontrol edebileceğini öğreten bir felsefedir. Bu bakış açısı, kriz gelmeden değişimi mümkün kılar.
a) Ölüm ve faniliğin farkındalığı (Memento Mori)
Stoacılar, her an ölebileceğini hatırlayan insanın hayatını daha bilinçli yaşadığını söyler.
Kanser teşhisi almayı beklemeden, sigaranın ölümcül olduğunu hatırlayan kişi bırakabilir.
"Bugün son günüm olsaydı, böyle mi yaşamak isterdim?" sorusu, yanlış davranışları bırakmak için güçlü bir tetikleyicidir.
b) Erdemin en yüksek değer olduğunu bilmek
Stoacılara göre haz, konfor veya kısa vadeli keyif değil; erdemli yaşamak asıl amaçtır.
Aşırı yemek yemek, sigara içmek ya da tembellik yapmak Stoacı için erdemsizliktir, çünkü akla ve doğaya aykırıdır.
Erdemli olan davranış; sağlığı, ölçülülüğü ve aklı koruyandır.
c) Önceden prova (premeditatio malorum)
Stoacılar, başa gelebilecek kötü durumları önceden zihinde canlandırır.
"Eğer bu şekilde devam edersem kalp krizi geçirebilirim." düşüncesi, kişiyi kriz gelmeden değişime hazırlar.
Böylece kriz yaşamadan, kriz yaşamış gibi ders alınabilir.
d) Kontrol edilebilen ve edilemeyen şeyleri ayırmak
Stoacılar, kontrol edemeyeceklerimizi değil, kontrol edebileceklerimizi değiştirmeye odaklanır.
Geçmişte yapılan hatalar (sigara içmiş olmak, sağlıksız yaşamak) kontrol dışıdır.
Ama şu andan itibaren bırakmak, hareket etmek ve sağlıklı yaşamak kontrolümüzdedir.
e) Küçük disiplinlerle büyük değişimler
Stoacı yaşam, günlük küçük disiplinler üzerine kuruludur.
Her gün kısa bir yürüyüş yapmak, sağlıksız yiyeceklere "hayır" demek, sabah erken kalkmak…
Küçük disiplinler, zamanla köklü bir karakter değişimi yaratır.
Sonuç (Stoacı Perspektif)
Stoacılığa göre insan, değişimi krizlere bırakmamalıdır. Çünkü kriz geldiğinde bedel çoğu kez ağırdır. Bunun yerine; ölümün farkındalığıyla, erdemli yaşam hedefiyle ve günlük disiplinlerle kişi, hatalı davranışlarını kriz gelmeden terk edebilir.
Gerçek özgürlük, iradenin yanlış alışkanlıklara değil, aklın rehberliğine uymasıyla başlar.
Sonuç
İnsan davranışlarının değişmesi zor ama imkânsız değildir. Evrimsel olarak mevcut düzeni koruma eğiliminde olan beyin, alışkanlıkların gücüyle de eski davranışlara sarılır. Ancak kriz anları, değişimin en güçlü tetikleyicileridir. İnsanlar, farkındalık, küçük adımlar, çevre desteği ve içsel motivasyonla hatalı davranışlarını kriz beklemeden de değiştirebilir.
Asıl mesele şudur: Değişim bedelini krizden önce mi ödeyeceğiz, yoksa krizin ağır faturasını ödedikten sonra mı?


Yorumlar